Ankara'nın Öykü Dikenleri

Batmasını İsteyeceksiniz! (Yazma Semineri Siber Alemde!)

Cuma, Temmuz 28, 2006

Sevgili Barış

Ölüm üzerine, mayın üzerine yazılmış; Kürtçe meselesi, Türkçe meselesi üzerine yakarmış nice ağıtlar geldi kulağımıza.

Gecelerimiz uzadıkça uzadı.

Uzak değildi, yakındı her ölüm bize.

Oysa yaşama gönül vermiştik.

Acıyı işledi dil, bir mektuba yazıldı.

Dün gece aldık o mektubu, çok uzun zaman beklediydik, umduyduk, özlemini çektiydik.

Yüreğimize gelip konuverdi, kanamalı bir güvercinin kanadına yazılmıştı, kanayan hürriyetti ya, herkese ulaştırırdı mektubu.

Silaha karşılık vermedik, kaleme ses veriyoruz

Artık takatimiz kalmadı acıya: bir sessizlik, bir ölüm, bir gece, ajanslardan gelen yeni haberler, seslerin ardından yine bir suskunluk ve her ölüm sessizliğinde kokuşan vicdanlar.

Artık takatimiz kalmadı mayına: mevsimidir umutların, çiçeklenir yağmurla topraklarda, süslenir çocuklar başlarında çiçeklerden taçlarla.

Silaha karşılık vermedik: kardelen çiçekleri gibi inatla.

Kaleme ses veriyoruz: sevdalara inançlıyız asi bir ruhla.

Kalemleri kıranlara silahları tutanlara sonrası mahşer diyoruz: durun!

Vicdanlara sesleniyoruz

"Serbılınd" denir Kürtçede, "Onur" denir Türkçede; varsa böyle bir şey, senden başka olanı yaşatmaktır bu.

Türkçe Kürtçeyi, Kürtçe Türkçeyi yaşatacak olandır. Lazcayı, Ermeniceyi, Rumcayı, daha nice dilleri yaşatacak olan kendinden başka olandır. Daha nice dinleri, daha nice mezhepleri, daha nice kültürleri yaşatmaktır vicdanlara düşen.

Bir ben, bir bana benzeyen, bir benimle aynı dili konuşan, bir benimle aynı dinden olan için yaşamak ve hatta ölmek yoksulluktur bu. Onunla birlikte kendini de öldürmektir bu.

Barış sen de duy bu mektubu!

Sesimize ses ver!

Ölme, öldürme, vicdanını kirletme!

Osnabrück'lü Kadınlar

not: Yılmaz Erdoğan'ın 24 Temmuz 2006'da Hürriyet gazetesinde yayınlanan "Yalvarıyorum" başlıklı mektubunu aldıktan sonra "Sevgili Barış"a hitaben Osnabrück'lü Kadınlar?ın yazdığı mektubu okudunuz. Osnabrück, Almanya'nın kuzey batısında küçük ve şirin bir şehirdir. Barış şehri olarak anılır. Çünkü, yıllarca süren mezhep savaşlarından sonra nihayet barışın imzalandığı şehirdir burası. Osnabrück'de son günlerde göçmen kadınların oluşturduğu bir grup; savaşa, militarizme, ırkçılığa, milliyetçilige, ayrımcılığa ve ataerkil zihniyete karşı çıkıyor. Kendilerine "Osnabrück'lü Kadınlar" demeyi tercih ediyorlar.

Çarşamba, Temmuz 05, 2006

SİYAH-BEYAZ TÜRKİYE MANZARALARI

1
palandöken'in doruklarında
sınırlarını çizmek zorunda kaldığın bir fotoğrafta
ısınmak için görünmeyen bir güneşin ışınları yetmezse
bir bulutu dost edinebilir insan...

2
belki de bu yüzdendir fotoğrafa sığınmışlığımız
aradığımız dost sıcaklığı
karlı bir trabzon maçka yolunda
yürüyen bir insandadır
ya da
ağaçlara yaslanmış bir yamacın ıssızlığında...

3
tüm gidişlere bir neden ararız
bulamadığımızda
suçu yol kenarındaki bir ağaç üstleniverir...

4
eteklerine kar yağmış bir dağa bakıp üşümeyi hayal edenler
bazen şaşırırlar
bir kadın bedeni ile karşılaştıklarında
bilmezler ki sadece dağların silüeti değildir bir kadına benzeyen
bir kadının ruhunun girintileri çıkıntıları da gizlenmiştir o kıvrımlara...
elektrik direkleri nasıl batarsa yeryüzüne
yaşam dikenlerini öyle batırır o bedene...

5
hüzün palandöken'in heryanı grileştiren ışığındadır
kar bu yüzden iyi gelir bakana
ve adı coşku olur, eğer kar kokusunu içine çekmeyi bilirse insan...

6
oysa dünyadaki en beyaz şey
bir çocuğun coşkusudur
palandöken'de görmek gerek onu...

7
insan küçülüverir bir şehrin büyüsünde
ve yine büyür o büyüde...

8
ve insan anlar,
doğanın uçsuz bucaksızlığında kaybolamayacağını
ne kadar istese de...

9
ve hiçbir zaman bilemeyeceğiz,
yolların buluşturmaya mı
terkedişlere mi
yaradığını....

10
ve dağların uçsuz bucaksızlığından sonra
ne kadar da yavan gelir insan elinin değdiği mekanlar...
dönüp dolaşıp varacağımız yer böyle kimsesizliğimiz mi?..

11
bir fotoğrafta palandöken'e seslenirim
benim de üstümü ört
bu kenti örttüğün gibi...

12
sesime kimse ses vermez
ardına dönmüş bir çocuk bakışından başka...

13
ne kadar güzel olursa olsun
kentler ıssızdır
dağ doruklarından sonra...

14
ve bu yüzden sırtını dönenler
bir bakışa olan hasreti artırır
kimse arkasını dönüp gitmesin isterim...

15
tarih ve inanç
ıssızlığıma iyi gelir mi?..

16
varlık...

17
ve yokluk...
farkeder mi? eder!... ne zaman?...

18
ya kedileronlar neye iyi gelir?...
tavizsizlikleri insanoğluna ait nankörlüğü yüzümüze vurmamak içindir...
oysa onlar da biz de biliyoruz gerçeği...

19
ve belkide bu yüzden
bir kedinin tavizsizliğinde ararım yitirdiklerimi...

20
güneşi
karı
cılız ağaçları
ve insana dair izleri ile
bir fotoğraf kandırır mı insanı?...
kandırır...
kanmanın en güzeli bir fotoğrafta yaşanır...
murathan mungan der ki : "ne çok türkiye'ye benziyorum..."
evet; ve aslında hepimiz, ne çok türkiye'ye benziyoruz değil mi?...
bırakalım son sözü de cemal süreya söylesin, üvercinka'dan, o dize ki, çok yakışacak bu hikayenin de sonuna:
"keşke yalnız bunun için sevseydim seni".....

(sözcükler Ayşe EREN'in Siyah Beyaz türkiye Manzaraları fotoğrafları üzerine sarfedilmiştir. www.fotofanclub.com )